Ergenlik dönemi birçok zorlukla girer çocuğun ve ailenin hayatına. Kimlik gelişimini tamamlamak,
duygularını (öfkesini) kontrol etmeyi başarmak, birey olmak, birey olduğunu aileye kanıtlamaya
çalışmak gibi cevaplanması gereken birçok soru ve bazen de soruların soruna dönüşmesi...
Ve hemen
hemen tüm ergenlerin yaşadığı fiziksel görünüş sorunsalı, ergenliklerini yaşadıkları dönemde var olan
popüler kişiler, idoller, ünlüler ve bu kişilerin fiziksel özellikleri; boy, kilo, giyim tarzı... Gencin ulaşması
gereken hedefi belirleyen ana noktayı oluşturur. Güzel ve iyi olanı aklındaki kalıpta şekillendirmesi ile
yavaş yavaş davranışları değişmeye başlar. Yeme bozukluğu ergenlik döneminde en sık karşılaşılan
sorunlardan biridir. Yapılan araştırmalarda etiyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte; gelişimsel,
nörobiyolojik, genetik ve psikososyal gibi birçok teorinin üzerinde durulmuştur. Ergenlerin gelişim
dönemlerine bağlı olarak aldıkları kilolar ile dalga geçilmesi, dış görünüş ile ilgili kıyaslama yapılan
ortamlarda yer alması ya da sosyal baskı her iki cinsteki genç için de yeme bozukluğuna neden
olabilmektedir. Gençler yemek yerken, alışveriş sırasında ya da sohbet sırasında ailelerinin yaptığı dış
görünüş ile ilgili olumsuz eleştiriler... Ergenlik döneminin karmaşası, gencin sorgulamaları ve yaşanan
bu olumsuz olaylar beraberinde yeme bozukluğunu getirebilir. Genellikle yeme bozukluğu olan
bireyler bunun bir sorun olduğunu kısa sürede fark edemeyebilir. Bu noktada ailenin ve
çevredekilerin gözlemi fark edilmesine yardımcı olabilir. Gencin; uzun süre ayna karşısında bedenini,
fazla kilolarını (bacak-kol kalınlığı vs.) inceleyerek vakit geçirmesi, çok fazla kalori hesabı yapması, katı
kurallarla diyet yapması, belli bir kiloya ulaşmadan mutlu olamayacağını söylemesi, saatler süren spor
aktivitelerinin oluşması ve yedikleri konusunda yalan söyleme davranışı geliştirmesi yeme bozukluğu
ile ilgili göstergelerden birkaçı olabilir. Bunun dışında, akademik başarısının düşmesi, sosyal
ilişkilerinde azalma/bozulma, öfke duygusunda artma, içine kapanma gibi genel belirtilerde
görülebilir. Yeme bozuklukları kendi içinde üçe ayrılmaktadır; anoreksiya nevroza, bulimia nevroza ve
tıkınırcasına yeme bozukluğu.
Anoreksiya Nevroza: Genellikle 15-19 yaş aralığında görülmektedir. Yaş ve boy uzunluğu için olağan
sayılan kiloyu kabul etmeme, zayıf olmasına rağmen şişmanlamaktan aşırı korkma, bedeninin aşırı
olduğunu düşünme ve çok zayıf olduğunda bile kilo vermeye çalışma, beslenmeyi reddetme ya da
tıkınırcasına yiyip kusma, ilaç kullanma gibi davranışlarla görülebilir.
Bulimia Nevroza: Tekrar eden aşırı yeme nöbetleri (çok hızlı yemek) ve ardından gelen kusma, oruç
tutma, aşırı egzersiz davranışları, aynı zaman diliminde ve benzer koşullarda pek çok insanın
yiyebileceğinden fazla yemek tüketimi, beden şekli ve kiloya önem verme gözlemlenebilir. Genellikle
anoreksiya nevrozanın aksine bu yemek bozukluğu olan kişiler normal kiloda hatta fazla kiloya sahip
bile olabilirler.
Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu: Kişi yemek yerken kontrolü kaybeder (yemek yemeyi ve miktarını
durduramamak) ama sonrasında kusma vs. gibi davranışlar yapmaz. Aynı zaman diliminde ve benzer
koşullarda pek çok insanın yiyebileceğinden fazla yemek tüketir, rahatsız edecek kadar doyma hissi
oluşunca yemek yeme davranışını sonlandırır. Bu kişilerin kiloları normalin biraz üstünde ya da çok
üstündedir.
Yeme bozuklukları hem psikolojik hem de fizyolojik (diş-kemik erimesi, sindirim sistemi sorunları,
hormonal değişimler, kalp ve damar sistemi sorunları gibi.) olarak kişilerde ciddi sorunlara neden
olabilmektedir. Tedavi sürecine geçilmediği, uzman yardımının alınmadığı bazı durumlarda yaşam
kaybı ile son bulabilmektedir.
Gençler ve tüm bireyler için önemli etkiler ve sonuçlar taşıyan bu süreçte aileler çocuklarını
suçlamamalı, aşırı müdahaleci davranmamalı, kilo aldırmaya ya da zayıflatmaya çalışmamalı,
denetlemeyi bırakıp ve onunla sakin bir şekilde konuşarak bir uzmandan yardım alınmalıdır.
Çocuklarınızın -yegâne varlıklarınızın- gelişim dönemlerinde yaşadıkları zorluklarda yanlarında
olduğunuzu bilmeleri, onların duygularını (hissettiklerini) anladığınızın farkında olmaları, sosyal çevre
ve popüler kültürün getirilerinin doğru ve yanlışlarını onlarla konuşup ortak kararlar alabilmeyi
başarmanız, onlara yürüdükleri bu yolda en doğru ışığı tutanların sizler olmasını sağlayacaktır.
Uzman Klinik Psikolog Gamze Kısmetoğlu