LONDRA’DAN SİVRİALAN’A UZANAN BİR HİKAYE
Aynı zaman diliminde fakat farklı ülkelerde dünyaya gelen Charlie Chaplin ve Aşık Veysel.
Kendi alanlarında bir deha ve usta olarak nitelendirilen iki kişi. Aşık Veysel; Aşık geleneğinin son
büyük temsilcilerinden, şair, besteci, türkü ve saz ustası. Charlie Chaplin; komedi sinemasına yepyeni
bir soluk getiren oyuncu, yazar, besteci, yapımcı ve senarist. Londra’nın fakir bir bölgesinden Sivas’ın
Şarkışla ilçesindeki Sivrialan köyüne uzanan bir hikâye.
Birbirinden bu kadar farklı alanlarda usta olan bu iki ismin çok önemli bir ortak özelliği vardır.
Her ikisi de zorlu çocukluk yılları yaşamış ve yaşamlarının belli dönemlerinde baş etmeleri gereken
olaylarla karşılaşmışlardır.
Charlie Chaplin, ruhsal problemleri olan anneye ve alkolik olan bir babaya sahipti. Anne ve
babası müzikhollerde ve çeşitli tiyatrolarda çalışan kişilerdi. Yıllar içerisinde Charlie Chaplin anne ve
babasından ayrılmak zorunda kalmış ve bakımevinde yaşamını sürdürmüştü. Bu süreçte güç
zamanlar geçirmişti. Zor koşullar altında yolculuk yaparak gittiği Amerika’da komedi kariyerine adım
atmıştı.
Aşık Veysel, yoksul bir ailenin çocuğuydu. İki kız kardeşini de çiçek hastalığında kaybeden Aşık
Veysel yıllar sonra kendisi de çiçek hastalığından iki gözünü de kaybetmişti. Ardından ilk eşi
tarafından terkedilmişti. Babasının aldığı ve onu oyalayacağını düşündüğü bağlama, Aşık Veysel’in
yaşamını belirlediği şairler gecesine katılmasına vesile olmuştu. Kariyerinin ilk dönüm noktasını
burada yaşamıştı.
İki ustanın da hikâyelerini ayrıntılı olarak gözden geçirdiğimizde, günlük yaşamda bireylerin
karşılaşabileceği problemlerden çok daha fazlasını yaşamış olduğunu fark etmemiz olasıdır. Peki bu
iki usta tüm bu yaşadıkları olumsuzluklara rağmen nasıl hayatta kalabilmişlerdi? Nasıl bu kadar güçlü
olabilmişlerdi? Nasıl yaşamlarındaki bu olaylar onların pes etmelerine ve daha kötü olmalarına neden
olamadı? Niçin bazı insanlar yaşadıkları travmaların etkileri ile daha kolay baş edebiliyor?
Yukarıdaki sorular düşünüldüğünde hem Aşık Veysel’in hem de Charlie Chaplin’in psikolojik
olarak sağlam olduklarını söylemek mümkündür. Psikolojik sağlamlık temel olarak, yaşam içerisinde
karşılaşılabilecek güç durumlarda, olumlu sonuç elde ederek yaşamına devam etmek olarak
tanımlanabilmektedir. Psikolojik olarak sağlam olan kişiler, güç durumlara daha iyi uyum sağlayan
bireylerdir.
Psikolojik sağlamlık, belli bireylere özgü bir özellik değildir. Her bireyin sahip olduğu bir
özelliktir. Problemli durumlarla nasıl başa çıkabileceğini bilen herkes, güç durumların ardından
normal hayatına geri dönebilir. Günlük yaşamda bizleri etkileyebilen birçok olaylarla karşılaşabiliriz.
Önemli olan, tekrar var olan yaşam rutinimize geri dönebilmektir. Psikolojik sağlamlık, olumsuz
koşullardan etkilenmeme değildir. Aksine bu koşullara rağmen, normal yaşam rutinine geri
dönebilmektir. Her insan gerekli bireysel özellikleri (empati, stresle baş etme, problem çözme, stres
yönetimi, otonomi, iyimser-gerçekçi düşünme) geliştirdiği takdirde tüm zorlu koşullardan kahraman
olarak çıkabilmektedir.
İnsanların yaşamlarında karşılaştığı güç durumlar karşısında baş edebilmeleri için bazı
koruyucu faktörler vardır. Bunlar bireylerin ceplerinde taşıdığı ekstra bonuslardır. Zekâ, mizaç,
genler, etkili problem çözme, ebeveyn davranışları, özerklik, bağlanma, başa çıkma stratejileri, etkili
problem çözme, iyimserlik, umut ve mizah koruyucu faktörlerden bazılarıdır. Bu faktörlerin bazıları
kişinin kontrolü dışındadır (genetik faktörler gibi). Ancak bireyler, kontrol edebileceği ve
geliştirebileceği özellikler sayesinde sorunları atlatabilmekte ve günlük yaşam rutinine
dönebilmektedir.
Psikolojik sağlamlık, bireylerin içsel özellikleri ile birlikte sosyal ve aile yapısının etkileşim
içerisinde olduğu dinamik bir yapıdır. Bu nedenle; sadece bireysel özellikler, psikolojik sağlamlığın
temelini oluşturmamaktadır. Sosyal çevre ve aile yapıları da bireyleri koruyucu ve geliştirici olarak
destekleyebilmektedir. Olumlu sosyal çevre ve destekleyici bir aile yapısı bireyin içinde bulunduğu
güç koşullardan olumlu sonuçlar elde etmesine yardımcı olabilir.
Atanur Akar, Çocuk ve Ergenler İçin Psikolojik Sağlamlık Geliştirme Programı (ÇEPSP-101)
eğitiminde bir olay örneği aktarmaktadır. Yolda yürürken bir an ayağınız takıldı ve düştünüz. Ne
yapardınız? Kendiniz mi kalkmaya çalışırsınız? Yoksa birisinin sizi kaldırmasına mı ihtiyaç duyarsınız?
Hangisini tercih ederdiniz? Bu durumda ya kendiniz ayağa kalkabilirsiniz ya da başka birinin
desteğiyle kendinizi toparlayabilirsiniz. Bu örnekte görüldüğü gibi bireyler hangisini seçeceği
konusunda özgürdür. Önemli olan bu seçimleri insanların yaşamlarına ne kadar uyguluyor olduğudur.
Bazen kimsenin desteği olmadan problemlerle baş etmek isteyebilirsiniz. Bu durumlarda
sahip olduğunuz kaynaklarınızı gözen geçirebilirsiniz. Geçmiş deneyimlerinizi gözden geçirerek
benzer durumlar karşısında yaptıklarınızı düşünebilirsiniz. Deneyimleriniz size yol gösterecektir.
Kendinize aşağıdaki soruları sorabilirsiniz:
• Kendinizde neleri kabul edebiliyorsunuz, neleri kabul edemiyorsunuz?
• Güçlü özellikleriniz ve hünerleriniz neler? Bunları nasıl büyüttünüz? Şimdi nasıl kullanıyorsunuz?
• El üstünde tuttuğunuz ilişkileri kimlerle yaşıyorsunuz? Sizi nasıl destekliyorlar? Siz onları nasıl destekliyorsunuz?
• Hayatınızda neyin gelişmesini istersiniz?
• Başarmak istedikleriniz neler?
Yapılan araştırmalar bireylerin en az bir yetişkin veya akranı ile kurduğu duygusal bağın, aile
desteğinin, olumlu mizacın, okul başarısının, artistik veya sportif bir yeterliğin, iyimserliğin ve bilişsel
esnekliğin yaşam içerisinde yer alan risk faktörlerinden insanları koruduğunu ortaya koymuştur. Buna
bağlı olarak karşılaşılan problemlerde sizlere olumlu ve destekleyici bir yaklaşım içerisinde olacak bir
arkadaşınız var mı? Başka bir deyişle, gece saat 3.00’da arayabileceğiniz ve koşulsuz bir şekilde sizi
kabul edip konuşabileceğiniz bir yakınınız var mı? Bu kişiler kimler ve ne zamandır hayatınızda? Bu
öneriler dışında çeşitli nefes egzersizleri ve meditasyonlar yapabilir, kendinize yeni hobi alanları
oluşturabilir veya sizi mutlu edebilecek etkinlikler içerisinde yer alabilirsiniz.
Bazen tek başınıza işin içinden çıkmakta zorlandığınızda, bir başkasının desteği sizin için
olumlu bir toparlama etkisi olabilir. İlk kez deneyimlediğiniz güç durumlarda ise benzer problemleri
yaşayan arkadaşlarınızı, akrabalarınızı, yakınlarınızı veya isim yapmış kişileri kendinize örnek
alabilirsiniz. Onlar aynı durumları yaşasaydı ne yaparlardı sorusunu kendinize sorabilirsiniz.
Bulacağınız yanıtlar problemlerle baş etme aşamanızın ilk adımını oluşturabilir.
Dolan'ın (1998) araştırmaları ve önerileri ışığında yaşadığınız olumsuz olayların sonrasında
dört çözüm mektubu yazabilirsiniz:
• İlk mektup, birine ya da başınıza gelen bir olaya karşı hissettiğiniz bütün çözümsüz duyguları içersin,
• İkinci mektup, korktuğunuz şeyin karşılığı olsun, suçun failinin ya da size karşı kötü niyetli olduğunu bildiğiniz birinin ağzından yazılmış bir karşılık olabilir,
• Üçüncü mektup, gelmesini istediğiniz bir mektup olsun. Beklediğiniz takdir ya da bir olumsuz bir durum söz konusuysa beklediğiniz bir özür dilemeyi içeriyor olabilir. Üçüncü mektup ikinci mektubun hemen ardından yazılmalı ki olumsuz durumu derinleştirmek yerine hafifletsin,
• Dördüncü mektubu istediğiniz zaman yazın ve daha iyi bir geleceğe dair umutlarınızı içersin. Bu öyle bir gelecek olsun ki, olumsuz veya güç durumlar gerçekten de geride kalmış olsun ve siz de hayatta kalandan öteye geçip başaran olmuş olun.
Psikolojik sağlamlığınızı güçlendirmek için tüm kaynaklara sahip olduğunuzu unutmayın.
Yaşanılan tüm olumsuz durumların mutlaka olumlu bir çıktısı olacaktır. Önemli olan güç durumlar
karşısında ne kadar esnek olabildiğinizdir. Unutmayın; yaşadığınız olayın, sizi kimin incittiğinin ya da
hayal kırıklığına uğrattığının bir önemi yoktur, önemli olan tekrardan gülümsemenizi kimin veya neyin
sağladığıdır.
KAYNAKLAR
• 201 Pozitif Psikoloji Uygulaması (Fredrike Bannink)
• Çocuk ve Ergenler İçin Psikolojik Sağlamlık Geliştirme Programı Eğitimi Notları (Dr. Öğr. Üyesi Atanur Akar)
Psikolog Tuğba Aldemir