Çocuklarımız hayata gelmeden anne babalar onlarla ilgili birçok karar almaya başlar. İlk olarak
adının ne olacağı, odası, kıyafetleri, oyuncakları gibi birçok şey… Doğum gerçekleştikten sonra ise yeni
kararlar alınmaya başlanır.
Çocuk kendini yürümeye hazır hissetmezken onu yürütmeye çalışmak,
tuvalet eğitimi tamamlanmamışken altına kaçırmaması için zorlamak, karnı tokken yedirmeye, uykusu
yokken uyutmaya çalışmak… Her anne baba bu davranışları çocuğunun iyiliği için yaptığını
düşünürken aslında onun da bir kişiliği olduğunu ve bundan ne kadar etkilediğinin farkında değildir. 0-
6 yaş, kişiliğin temellerinin atıldığı ve çocuğun yakın çevresinden çok fazla etkilendiği insan
hayatındaki kritik dönemlerden biridir.
Çocuk üzerinde annenin etkisi ilk aylarda çok daha büyüktür. Bebeğin bu dönemde annenin
sıcaklığını, sevgisini ve şefkatini hissetmesi, kendisi ile ilgilenildiğini bilmesi, kendisini güvende
hissetmesine ve kişilik gelişimine büyük katkı sağlamaktadır. Bebeklerin bu dönemde kendini güvende
hissettiği en önemli alan annesidir. 6 ay - 1 yaş aralığındaki bebeklerde güven, yabancı yüzler
gördüğünde annesine dönüp yüzünü saklamaya çalışması olarak ortaya çıkmaktadır. Utangaçlık
duygusu ise en çok 3-6 yaş aralığında görülmektedir. Bu yaş aralığı çocuğun bireyselleşmeye
başladığını fark ettiği, yaşına özgü utanma duygusunu yaşadığı normal bir dönemdir.
1-3 yaş arası ise bağımsızlık isteğinin ortaya çıktığı bir dönemdir. Bu dönemde çocuk birbirine karşıt
duygu ve eğilimler üzerine giderek seçim yapabilme ve irade yetisini geliştirir. Çocuk kendi benliğine
saygısını yitirmeden kendi kendini denetleyebilme duygusuyla iyi niyet ve onur duygusu oluşturmaya
başlamaktadır. Kendini denetleme becerisinin eksikliği ve dışarıdan denetimlerin aşırı olmasında ise
utanç duygusu gelişir. Bu dönemde anne, baba veya çevresinin aşırı baskısı ve engellemesi
sürdürülürse çocuğun serbest seçim yapma duygusu gelişemez. Sonuçta olarak aşırı bağımlı, aşırı
boyun eğen, isyankâr, kararsız, utangaç bir kişilik yapısı oluşur.
Ebeveyni tarafından sürekli azarlanan, aşırı korunup kollanan, yetersiz ya da beceriksiz olduğu
kendisine hissettirilen çocuklar ileriki yaşamlarında utangaç, çekingen, kendi başlarına karar
veremeyen, sosyal ilişkiler kurmakta zorlanan bireylere dönüşebilmektedirler. Utangaçlık duygusuna
çok fazla maruz kalan çocuklar, başkaları karşısında utangaçlık duygusunu çok yoğun yaşamaktadırlar.
Bu duygu, temel ihtiyaçlarının önündeki en büyük engellerden biri olarak sosyal yaşamda, okulda, işte
vb. birçok noktada çocuğun karşısına çıkabilmektedir. Utangaçlık duygusunun temelinde ise çocuğun
kendi ile ilgili endişe yaşaması ve olumsuz düşüncelere sahip olması vardır.
Yapılan araştırmalarda utangaçlığın davranışsal, duyuşsal, bedensel ve bilişsel ögelerin karmaşık bir
birleşimi olduğu öne sürülmektedir. Utangaçlığın çocukların davranış ve düşüncelerine olan etkisi
çeşitli belirtiler şeklinde yansımaktadır.
Utangaçlığın psikomotor belirtileri; göz temasından kaçınma, pasiflik, alçak sesle konuşma, vücut
hareketlerinin azalması, konuşma akıcılığının bozulması, elle-yüzle oynama ve sinirli davranışlar
şeklinde görülebilmektedir.
Fizyolojik belirtileri ise hızlı kalp atışı, ağız kuruluğu, soğuk terleme, baş dönmesi, karın ağrısı ve
kontrolü kaybetme korkusu gibi farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir.
Bilişsel belirtiler; değerlendirilmekten korkma, mükemmeliyetçilik, kendini aşırı suçlama, kendinin
zayıf, başkalarının güçlü olduğuna dair olumsuz inançlar geliştirmesi olarak ortaya çıkabilir. Fakat
çocuk çoğu zaman bu durumun farkında değildir.
Son olarak duygusal belirtiler ise düşük öz güven, üzgün olma hâli, depresyon ve kaygıdır. Yaşam
boyu yaşanan zorlanmaların çocuğun hayatında büyük bir etkiye sahip olması, birçok koşulda
toplumsal algılarımızdan dolayı fark edilememektedir. Utangaçlığın toplum içerisinde ahlaki değer
olarak görülmesi, doğru ve beklenen bir davranış olarak yansıtılması problem hâline dönüşmüş
utangaçlık duygusunu besleyen en güçlü kaynaktır.
Buna bağlı olarak bebeklikten başlayan ve kişilik gelişiminin devam ettiği süreçlerde öncelikle aile
tutumu, bulunduğu sosyal ortam çocuklarda utangaçlık duygusunun gelişmesine ve çocukların
yaşamının diğer noktalarının etkilenmesine neden olmaktadır.
Çocukta utangaçlık duygusunun yoğun olarak yaşanması durumunda ailelerin;
- çocuğun kendi düşüncelerini ifade etmesine izin vermesi,
- çocukların başka kişilerin yanında eleştirilmemesi ve suçlanmaması,
- koruyucu ve baskıcı ebeveyn tutumundan kaçınılması,
- çocuk çekingen kaldığında ısrar edilmemesi ve çocuğun zorlanmaması,
- çocuğun ilgisi ve gelişim düzeyi doğrultusunda aktivitelerde yer alması
yaklaşımlarının etkililiğini arttırmak için gerekli durumlarda bir uzmandan destek alınması çocukların
bu duygu ile baş etmesine yardımcı olacaktır.
Uzman Klinik Psikolog Gamze KISMETOĞLU
KAYNAKÇA
Güney, S. (2014), Davranış Bilimleri, Ankara, Nobel.
Öz, İ. (1997), Çocuk ve Kişilik, İstanbul, Kök.